Hititçe
Hititçe veya Hitit dili (Hititçe: 𒉈𒅆𒇷; nešili veya nešaumnili), Tunç Çağı'nda Anadolu'da yaşamış Hititlerin veya dillerinde kendilerine verdikleri isimleri ile Neşalıların konuşmuş olduğu, Hint-Avrupa dillerinin Anadolu alt grubuna ait bir ölü dil. Dil, diğer Anadolu dilleri olan Luvice ve Palaca ile yakından ilişkilidir. Tarihte belgelenmiş en eski Hint-Avrupa dilidir.[1] Dilin tarihi, Asur Akadcasında yer alan alıntı sözcük ve özel isimler baz alınarak M.Ö. 20. yüzyıla kadar dayandırılabilir, ancak Hititçe yazılmış Anitta metinleri gibi ilk kaynakların tarihte ortaya çıkması M.Ö. 16. yüzyılda gerçekleşmiştir. Dil, Geç Tunç Çağı'nda yerini Luviceye bırakmaya başlamıştır. 13. yüzyılda ise Luvice, Hititlerin başkenti Hattuşaş'da dominant dil haline gelmiştir.[2] Bronz Çağı Çöküşü sonrasında Hititçe ölü bir dil hâline gelse de Luvice, Geç Hitit Devletleri'nde varlığını bir süre daha sürdürmüştür. Dil, Çek bilim insanı Bedřich Hrozný'nin çalışmaları sonunda çözümlenmiş, kendisi 1917'de ilk Hitit gramerini yayınlamıştır.[3] Dilin çözülmesi1902 yılında Jørgen Alexander Knudtzon[4] Mısır-Hitit hükümdarları arasındaki mektupları inceleyerek ve dilin morfolojik yapısını dikkate alarak Hititçenin Hint-Avrupa dili olabileceğini öne sürdü. Bu teori Hint-Avrupa dillerinin morfolojik özelliklerinin alakasız başka dillerde de var olmasından ötürü geniş ölçüde kabul görmedi.[5] Hugo Winckler, Boğazköy'de Akad çivi yazısıyla bilinmeyen bir dil ile yazılmış tabletler keşfetti.[6] Bedřich Hrozný'nin bu tabletleri incelemesi ile dilin bir Hint-Avrupa dili olduğu kesinlik kazandı. Hrzony, bu çıkarımını Hint-Avrupa dillerinde yaygın olan, çekimlenen adlarda seslilerinin (ablaut, İngilizcedeki sing, sang, sung örneği gibi) ve sessizlerin (r/n) değişmesi gibi özelliklere dayandırarak yaptı. Örneğin "su" anlamına gelen tekil nominatif watar kelimesi, "suyun" anlamına gelen tekil genitif wedenas olarak çekimlenmekteydi. Hrozny, bu özelliklerin başka bir Hint-Avrupa dilinden alıntılanamayacağını öne sürmüştür.[7] Hrozny'nin ilk çözdüğü ve tercüme ettiği cümlenin "“Nu NINDA-an ezzateni watar-ma ekuteni” söz öbeği olduğu rapor edilmiştir. Hrozny, Babillerde kullanılan ve ekmek anlamına gelen NINDA ideogramını tanımış, ezza kelimesinin yemek yemek manasına gelebileceğini ve diğer Hint-Avrupa dillerinde yemek yemek anlamındaki Grekçe edein, Latince edere ve Almanca essen gibi kelimelerle eş asıllı olabileceğini düşünmüştür. Hozny bu benzerlikten yola çıkarak nu kelimesinin şimdi, watar kelimesinin su olduğunu, ekutteni sözcüğünün ise kelimenin başında yer alan eku- kelimesinin Latince aqua ile benzerliğini gözlemleyerek "su içmek" anlamına gelebileceğini öne sürmüştür ve cümleyi "Şimdi ekmek yiyecek ve su içeceksin." olarak çevirmiştir.[8] Yazı sistemiDil, Akadca'dan alındığı düşünülen Hitit çivi yazısı kullanılarak yazılmıştır, ancak bunun yanında farklı yazılar da kullanımdaydı. Resmî diplomatik yazışmaları ve saray arşivleri Âsur (Akad) çivi yazısıyla yazılırken kayalardaki kabartmalar ve yazıtlar için Anadolu hiyeroglifleri de denilen yazı sistemi kullanılırdı. Günümüzde, bu harflerle yazılan dilin Hititçe yerine dil ile akraba bir Luvice lehçesi olduğu bilinmektedir. Galeri
Kaynakça
Diğer1. Editör: İlker KOÇ, Hititler, ODTÜ Yayıncılık,Ekim 2006, sayfa 18-19 2. Editörler: Hans GÜTERBOCK, Harry HOFFNER, Theo van den HOUT, The Hittite Dictionary Dış bağlantılarVikikitapta bu konu hakkında daha fazla bilgi var:
|