Hukukun üstünlüğü
Hukukun üstünlüğü, temel olarak hukukun bir topluluktaki veya ülkedeki yayılmışlığını ve yetkisinin yüksekliğini ifade eder. Özellikle de devlet ve hükûmet yetkisini elinde tutanlara karşı üstünlüğünün altı çizilir.[2] Kavram, her ne kadar Platon tarafından yapılan savunma sırasında üstü kapalı olarak geçse de,[3] ilk defa açıkça Aristo tarafından "hukuk yönetmelidir (hükmetmelidir)" şeklinde kullanılmıştır denilebilir. Hukukun üstünlüğü kavramı, tarihsel süreçte Avrupa'nın atlatmış olduğu monarşi, feodalizm ve Katolik Kilisesi'nin imtiyazlı durumlarına (dokunulmazlıklarına) karşı önem kazanmıştır. Hukukun üstünlüğü ayrıca, her vatandaşın hukukun muhatabı olabileceği anlamına da gelir. Yani kimse imtiyazlı olamaz. Bu fikir, özellikle yöneticilerin hukukun altında olduğu ve hiç kimse ve hiçbir kurumun, hukukun üstünde olmadığı (örneğin ruhban sınıfının veya kralların üstünlüğü gibi) anlamına gelmektedir. Her ne kadar hukukun üstünlüğü kavramı, politikacılar, yargıçlar ve akademisyenler tarafından yaygınca kullanılsa da, kavramın anlaşılmasının son derece güç olduğu da iddia edilmektedir.[4] Hukukun üstünlüğü kavramsal olarak şekilci ("ince") ve asli ("kalın") olarak iki yaklaşımla ifade edilebilir. İlk kavramsal yaklaşıma, yani şekilci (şekli veya usule yönelik) yaklaşıma göre, hukuk kavramının içerisindeki adalet önemli olmakla birlikte, belirleyici olan kurallar ve kanunlardır. Bu yaklaşımda adaletten çok kurallar ve kanunlar ön planda tutulur. Buna karşılık asli (veya esasa yönelik) yaklaşımda, esas olan adalettir ve kurallar ve kanunların ötesine geçilerek, gerçek anlamda adaletin (hakkın) sağlanıp sağlanmadığı sorgulanır.[5] Günümüzde kabul gören yaklaşım ise, gerçek anlamda hukuk (hak/adalet) üstünlüğüdür. Kuralcı ve şekilci anlayışa ise karşı çıkılmaktadır. Terimin tarihsel süreciAntik Yunan'da hukukun üstünlüğüTerim, Aristo'nun Politika isimli eserine kadar dayandırılabilir. Bu eserde 'hukuk yönetmelidir' ifadesi geçmektedir.[6] Hukukun üstünlüğü kavramı, antik yunandan başlayarak tarihsel süreçte, Avrupa'da yaşanan imtiyazlı sınıflara karşı gelişmiştir. Antik yunanda bulunan "en iyi yönetim biçimi, en iyi adamlar tarafından yönetilmektir" anlayışına karşı Platon tarafından yapılan savunmada ortaya çıktığı da söylenebilir.[3] Platon'un, bu tanımda geçen "En iyi adamlar" topluluğunun, kanunlara uyacak kadar "iyi" olduklarını umar. Bu duygusunu şu sözlerle ifade eder : Hukuk ve diğer bir otorite karşı karşıya geldiğinde, devletin çökmesi çok da uzak değildir, ama hukuk, devletin efendisi ise ve devlet de hukukun kölesi ise, ancak bu durumda bir ümit vardır ve insanlar, Tanrı'nın devlete yağdırdığı kutsamanın tadına varabilirler.[7] İslam'da hukukun üstünlüğüKavram, İslami kaynaklara, kelimesi kelimesine, 17. yüzyılda girmiştir ve hukukun halifeden bile üstün olduğu açıkça yazılmıştır. Ancak bazı İslam alimleri bu terimi Muhammed dönemindeki bazı hadislere kadar dayandırmaktadır. Örneğin, Veda Hutbesi'nde geçen "Size iki şeyi bırakıyorum, bunlara bağlı kaldığınız sürece asla sapmaz, zelil ve hakir olmazsınız; Allah'ın Kitabı Kur'an ile Sünnetim." ifadesinin, İslami hukukun temeli olarak kabul edilebilecek Kur'an ve Sünnet tarafından açıklanan İlahi kuralların üstünlüğünü ifade ettiği düşünülmektedir. Şu ifadeler hukukun üstünlüğü kavramının, İslam'ın ilk günlerinden beri var olduğuna dayanak olarak gösterilir:[kaynak belirtilmeli]
Modern çağİlk olarak terimin ifadesi 1500 yılında Oxford sözlüğünde geçmektedir.[8] Terim ayrıca 1610 yılında, bugünkü haliyle Kral I. James tarafından Lordlar Kamarası'nda kullanılmıştır. Bu ifade aşağıdaki şekildedir:
Günümüzdeki anlamı ve uygulamalarıGünümüzde farklı uygulamaları olmakla birlikte, hukukun üstünlüğü bir ülkenin "iyi yönetildiğini" gösteren kriterlerden birisi olarak kabul edilmektedir ve üzerinde anlaşılmış temel prensipler bulunmaktadır. Örneğin, Dünya Bankası tarafından Uluslararası Yönetim Göstergeleri, hukukun üstünlüğünü şu şekilde tanımlar: "hukukun üstünlüğü, toplumun kurallarının bir uzantısıdır ve polis ve mahkemelerin güç kullanımı için toplumda yapılmış bir sözleşmedir. "[10] Bu tanıma dayanarak yine Dünya Bankası tarafından hazırlanan bir haritada ülkelerin durumu gösterilmiştir.[11] Bir devletin, hukukun üstünlüğünü benimsemesi halinde, yönetimine nomocracy ismi verilebilir. Antik Yunan'da kullanılan 'nomos' kelimesi hukuk ve 'kratos' kelimesi ise güç anlamına gelmektedir. Yani kelime, hukukun gücü veya güncel haliyle hukukun üstünlüğü anlamındadır.[12] ABD'de uygulamalarAmerika Birleşik Devletleri'nde Başkan, Kongre üyeleri ve Yüksek Mahkeme ve bütün devlet memurları da dahil olmak üzere, ABD Anayasası'nı, benimsemeli ve her şeyin üzerinde tutmalıdır. Bunun için, ilgili kişiler yemin etmektedir ve bu yemin, hukukun, herkesten daha üstün olduğunu sembolize eder.[13] Aynı zamanda, federal hükûmetin, anayasada maddeler halinde sıralanmış birey haklarına aykırı olmamak şartıyla kanun yazmada takdir yetkisi bulunur. Aksi durumda yargının, bu yasa metnine müdahale etme hakkı doğar[14] Türkiye Cumhuriyeti'nde uygulamalarTürkiye Cumhuriyeti'ndeki mevcut durum, ABD'deki uygulamalara çok benzemektedir. Bütün seçilmiş meclis üyeleri ve dolayısıyla bakanlar 'hukukun üstünlüğü' için mecliste yemin ederler. Bu yemin, hukukun üstünlüğü ilkesini ve hukukun bütün bireylerden üstün olduğu kabulünü temsil eder. Anayasa Mahkemesi'nin görevleri yine Anayasa tarafından tanımlanmıştır (1982 anayasası, ilgili maddeler 69, 90, 148 ve 149).[15] Dış bağlantılar
Kaynakça
|