Apateizm
Apateizm (Grekçe: ἀπάθεια, romanize: apatheía ve Grekçe: θεός, romanize: théos kelimelerinin birleşimi) ya da tanrıumursamazlık, tanrının veya tanrıların varlığı veya yokluğu konusunda ilgisiz, kayıtsız kalma durumudur. Bir apateist, tanrının veya tanrıların var olduğu veya olmadığı yönündeki iddiaları kabul etmek veya reddetmekle ilgilenmez.[1][2][3] Bir inanç, iddia veya bir inanç sisteminden ziyade bir tutum olarak nitelendirilir.[4][5] Tarihsel süreçte, apati (ilgisizlik) kavramının ifade ettiği anlama en yakın düşünce Diderot'un Voltaire'e yazdığı mektupta görülür: "Baldıran otunu maydanozla karıştırmamak çok önemlidir ama Tanrı'ya inanıp inanmamak hiç de öyle değil."[6] Ancak her ne olursa olsun, bugünkü yaygın şekliyle apateist bir düşünceye rastlamak nadirdir.[1][7] Felsefeci Trevor Hedberg, apateizmi "din felsefesinde keşfedilmemiş bölge" olarak nitelendirdi.[5] Siyaset teorisyeni ve anayasa hukuku uzmanı Adam Scott Kunz, apateizmi, "(1) tanrının varlığı sorununa, (2) o tanrıya bağlılığın metafizik veya pratik değerine ve/veya (3) o tanrının doğal dünyayla etkileşimine karşı, hem kamusal hem özel alanda, felsefi bir kayıtsızlık tutumu" olarak tanımladı.[8] Trevor Hedberg ve Jordan Huzarevich, pratik apateizm ve entelektüel apateizm olmak üzere apateizmi ikiye ayırır. Pratik apateizm, Tanrı'ya, metafizik, doğaüstü veya aşkın bir varlığa inanca karşı kayıtsızlığı, ilgisizliği ifade eder; bu soruların cevaplarının pratik önem taşımadığına inanır. Entelektüel apateizmde ise bu sorulara kafa yormak için kayda değer entelektüel nedenlerin olmadığına inanılır.[9][10] Bir yönüyle birincisi pasif apateizmi ifade ederken ikincisi aktif apateizmi ifade eder. Her iki tanımlama açısından da apateizm, neye inanıldığıyla değil, nasıl inanıldığıyla ilgilidir.[11] Bu bakımdan, düşünce tarihinde Tanrı'nın varlığının kabul edildiği teizm, reddedildiği ateizm ve Tanrı'nın varlığının bilinemeyeceğini ifade eden agnostisizm kavramlarından farklıdır.[10][11] Apateizm, felsefi çalışmalarda nadiren bahsedilen ve neredeyse hiç detaylı bir şekilde açıklanmayan bir konudur.[9] Apateizm terimi teolog Robert Nash tarafından 2001 yılında ilk kez kullanıldı.[2] Amerikalı gazeteci Jonathan Rauch, "Let it Be" (2003) adlı makalesinde Tanrı'ya inanmamasa da bu durumun kendisi için önemli olmadığını ve aslında apateist olduğunu dile getirdi.[11] Rauch'un bu makalesi, daha önce var olan "apateist" terimini daha popüler hâle getirdi. Terim, teoloji çevrelerinde sıkça tartışılır oldu.[10] EtimolojiApateizm sözcüğü, Grekçe: ἀπάθεια, romanize: apatheía ve Grekçe: θεός, romanize: théos sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Apatheía sözcüğü, Eski Yunanca "πάθος" (páthos - duygu, his) kelimesinden türetilmiş olup "a(n)-" ön eki ve "-ia" eki ile türetilerek, Grekçe "ἀπάθεια" (apatheía - duyumsamazlık) hâlini almıştır. Bu terim, duygulara karşı kayıtsızlık, ilgisizlik veya duyumsamazlık durumunu ifade etmek amacıyla kullanılır.[12][13][14][15] Eski Yunanca théos sözcüğü "tanrı" anlamına gelir.[16] Théos sözcüğünün "-ism" eklenerek türetilmesiyle Fransızca: théisme ("tanrıcılık" veya "müesses dinlerden bağımsız tanrı inancı"), İngilizce: theism sözcüğü ortaya çıkmıştır. Apateizm, apati (İng. apathy) ve teizm (İng. theism) sözcüklerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır.[1][2][10] Apati terimi, ifade ettiği anlam bakımından düşünce tarihinde oldukça eski köklere sahiptir; duygusal bir tepkisi veya duyarlılığı olmayan bir kişinin karakterini tanımlayan bir terimidir.[17] Stoacılar, bu terimi bireylerin olaylara ve kendi kontrolü dışındaki şeylere kayıtsızlık durumunu ifade etmek için kullanmış olsalar da, günümüzdeki anlamıyla yaygın olarak 16. yüzyılın sonlarına doğru kullanılmaya başlanmıştır.[10] Antik Çağ Yunan felsefesinde Megara, Stoa ve Kuşkucu okullarda bilgeliğin niteliği sayılmıştır.[18][19] Epikür, yakın anlamlı Grekçe: ἀταραξία, romanize: ataraxia (sükûnet, dinginlik)[20] terimiyle, en üstün mutluluğu dile getirmiştir.[19] Stoacılık felsefesinde, apatheia, haz ve acıya karşı kayıtsızlık anlamına gelir ve bu durum değerli bir hâl olarak kabul edilir.[21] Bu, bilge kişinin kendini eğitme idealine yönelik bir çaba olarak ortaya çıkar, duygulanımlardan bağımsızlık, usa uygun olmayan duygular karşısında özgür olma ve böylece sarsılmaz bir içsel dinginliğe ulaşma arzusunu temsil eder, duyumsamazlık ideal durum kabul edilir.[13][17] Stoacılarla birlikte Epikürcü felsefeciler arasında apatheia terimi sıkça "haz ve acıya karşı kayıtsızlık, gündelik yaşamdan koparak hayatın gerçek amaçları üzerinde düşünmenin sonucu oluşan ruh dinginliği, kişinin kendisi ve evrenle tam olarak barışmasını" ifade etmek için kullanıldı. Antik Yunan kuşkucularında bu terim; hiçbir şeye değer vermeme, hiçbir şeyden şöyle ya da böyle etkilenmeme, tam bir duygusuzluğa karşılık gelen iradesizlik ve cansızlık durumunu ifade eden bir anlam taşımaktaydı.[10][17] TanımApateizm terimi, tanrı kavramına karşı ilgisizliği belirtir.[1][2] Apateizm, varoluşsal soruları nasıl yanıtladığımıza ilişkin ilgisizlik, kayıtsızlık hâli olarak tanımlandığı gibi[9] kişinin hem kendi hem de diğerlerinin inancına karşı duymuş olduğu ilgisizlik olarak da görülebilir.[11] İlgisizlik ve kayıtsız kalma durumu, sadece teizmin iddia ettiği tanrı tasavvuruna değil aynı zamanda ateizmin iddialarına yönelik kayıtsızlığı da ifade eder.[3] Apateizm açısından, Tanrı'nın varlığı veya yokluğu konusundaki teorik ya da pratik kanıtların hiçbir önemi yoktur. Tanrı'nın varlığı veya yokluğu, genellikle tartışma konusu bile yapılmaz, hatta tartışmaya değer bulunmaz.[22] Tanrı'ya karşı entelektüel bir çıkarım veya felsefi öncüllere dayalı bir redden ziyade duygusal ve psikolojik açıdan kayıtsız kalma, ilgilenmeme durumudur. Rauch, "Çoğu agnostik apateisttir, ancak birçok apateist agnostik değildir. Apateistlerin inançlı olmaları tamamen mümkündür."[11] demektedir. Apateizm ile agnostisizm kavramları benzerlik arz etse de, agnostisizm; Tanrı'nın varlığının veya yokluğunun, ilke olarak ya da uygulamada bilinemeyeceğini öne sürer.[23] Bu bağlamda, teist, ateist ve agnostik bireylerin ortak kaygısı, Tanrı'nın var olup olmadığı gibi varoluşsal sorulardır. Apateist ise, bu konularla hiç ilgilenmez. Tüm bu sorulara karşı kayıtsızlığı ifade eder.[1][9] Pratikte, apateist olmak teizmi terk etmeyi gerektirmese de apateizm; muhtemelen ateistlere ve agnostiklere daha cazip görünebilir. Zira ateistler veya agnostikler yaşamlarını teistlerin yaptığı gibi dinî inançlar etrafında yapılandırmazlar. Ancak, biri hem ateist veya agnostik olup hem de apateizme karşı çıkabilir.[9] Bir apateist, teoride, tanrı konusuna kayıtsız kalsa da, pratikte tanrısız bir yaşam sürdüğü için fiili olarak bir ateist olarak nitelendirilebilir. Ayrıca, fiili durumda pratik ateist düşünceye daha yakındır.[22] Çünkü pratik ateizm, kişinin tanrı kavramına karşı kayıtsız olması gerektiğini söyler; Tanrı hakkındaki iddiaları reddetmez veya kabul etmez.[24] Bu yönüyle apateizm, pratik ateizmle yakından ilişkilidir. Ancak apateizm, Tanrı sorununu önemsiz görürken, pratik ateizm böyle bir kayıtsızlık sergilemez. Pratik ateizm Tanrı iddiasını ele almadığı için bir kişi hem teist hem de pratik ateist olabilir. Ancak, pratikte bir apateistin teist olması tartışma konusudur.[22] Trevor Hedberg ve Jordan Huzarevich, pratik apateizm ve entelektüel apateizm olmak üzere apateizmi ikiye ayırmıştır. Pratik apateizm, varoluşsal sorulara karşı kayıtsızlığı, ilgisizliği ifade ederken entelektüel apateizmde bu sorulara kafa yormak için kayda değer entelektüel nedenlerin olmadığına inanılır.[9] TarihiApateist düşüncenin temelleriFransa'da "kayıtsızlık" (indifférence) ve "din" (religion) terimlerinin birlikteliği Fransız Katolik rahip Robert de Lamennais'in 1817'den 1823'e kadar dört cilt hâlinde yayımlanan Essai sur l'indifférence en matière de religion (Din Meselelerinde Kayıtsızlık Üzerine Deneme) çalışmasıyla popüler hâle geldi. Metin, Avrupa'da geniş yankı uyandırdı. Lamennais, laikliği ve toleransı kınayarak Katolik Kilisesi'nin Fransız Devrimi öncesi otoritesinin tesis edilmesini istedi. Düşünce özgürlüğünün; Martin Luther tarafından dine, Descartes ve Leibniz tarafından felsefe ve bilime, Rousseau ve Aydınlanma filozofları tarafından ise siyasete getirilmesinin, pratik ateizm ve manevi ölüme yol açtığını iddia etti.[25] Lamennais, Voltaire'e ve Aydınlanma felsefesine, özellikle de Voltaire'e mektup yazan Diderot'un gösterdiği kayıtsızlığa yönelik sert bir eleştiriye girişti.[25][26] Diderot, Voltaire'e şöyle yazmıştı:
Geçmişten bu yana, -apateizmle ilişkilendirilen- pratik ateizm; bazı kişiler tarafından ahlaksızlık, bilinçli cahillik veya sorumsuzluk olarak değerlendirildi. Ayrıca, apateist olduğu çıkarımında bulunulan insanların, "tanrı, etik değerler, sosyal sorumluluklar gibi faktörleri yokmuş gibi davrandıkları, hedonizmi benimsedikleri" iddia edildi. Fransız Katolik filozof Étienne Borne (1907-1993)'a göre, "Pratik ateizm Tanrı'nın varlığının reddi değil, tümüyle tanrısız yaşamaktır; ahlak yasalarının mutlak geçerliliğinin reddi değil, bu yasalara isyan eden kötü ahlaktır."[27] 21. yüzyılda apateizme daha olumlu bakılmaya başlandı. Gazeteci Jonathan Rauch, bu konuda şöyle yazmaktadır:
Ortaya çıkışıApateizm, genellikle varoluşsal güvenlik koşullarına bağlı olarak ortaya çıkar. Yani insanlar, yaşadıkları koşullarda güvenlik, istikrar ve kontrol bulduklarında genellikle dinî meselelere karşı ilgisiz bir tutum benimserler. Bir toplumdaki dinî inançların sıklığı ve yoğunluğu, genellikle varoluşsal güvenlik duygusunun arttığı durumlarda azalma eğilimindedir. Örneğin, azalan yoksulluk oranları, daha düşük bebek ölümleri, daha uzun yaşam süreleri, ekonomik istikrar ve güvenilir devlet hizmetleri ile sosyal güvenlik ağlarının varlığı, insanların dinî konulara duydukları ilgiyi azaltabilir.[28][29] Yüksek düzeyde varoluşsal güvenliğe sahip, güçlü ve istikrarlı toplumlarda, genellikle kamusal alanda radikal dindarlık gösterilerine nadiren rastlanır. Çünkü varoluşsal güvenlikteki artışlar, dinî törenlere katılma motivasyonlarını azaltmış ve sonuç olarak dinî inançlarda daha fazla azalmaya neden olmuştur. Bir toplum kendini ne kadar güvende ve öngörülebilir bir yaşama sahip olduğunu hissederse, tanrıya, doğaüstü veya metafizik bir varlığa inanç azalmaktadır.[29][30] Apateizmi savunanlar açısından, bu düşünceyi ortaya çıkaran nedenlerden biri ise Fransız Devrimi ile başlayıp günümüze kadar devam eden insan hakları ve demokratik gelişmelerdir.[29] Ian von Hegner, insanın mutlak iktidarını ilan ettiği çağdaş dünyada; teizmin, ateizmin veya agnostisizmin demokratik değerlere uygun olmadığını belirtir. Ona göre demokrasi, her bireyin kendi varoluşunun yöneticisi olması gerektiği genel fikrinin bir uzantısıdır. Bu sebeple Tanrı, insan hayatının hiçbir alanında yer almamalıdır. Çünkü bir apateistin temel tutumu, kendi yaşamı üzerinde hiçbir etkenin yönetme yetkisinin olamayacağıdır. Hegner'e göre, Tanrı başka bir kimsenin katkısı olmadan tüm kuralları koyacaksa bu bir diktatörlüktür. Bu bağlamda, insanı değerli görenler açısından sorunun cevabı, "Her şey insanın çabasıyla daha iyiye gidebilir." olmalıdır.[29][31] 2000'li yılların başından itibaren, modern hayatın baş döndürücü gelişmeleri, varoluşsal güvenlik kaygılarının azalması, demokratik düşüncenin gelişmesi, sekülerleşme ve konforlu yaşam gibi birçok etken, bir neslin Tanrı ve din düşüncesine mesafe koymasına neden oldu. Bu dönemde, Z veya Y kuşağı olarak adlandırılan, dinle ilgilenmeyen, Tanrı'nın var olup olmadığını temel bir soru olarak görmeyen bir nesil ortaya çıktı.[22] Jonathan Rauch, 2003 yılında The Atlantic dergisinde yazdığı "Let it Be" adlı makalesinde, Tanrı'ya inanmadığını ancak bunun çok da umrunda olmadığını, içerisinde bulunduğu durumun apateizm olduğunu ifade etti. Bu makale ile apateizm; teolog, filozof, sosyolog ve psikologlar tarafından tartışılmaya başlandı.[22] Rauch'a göre, bugün ABD'de en yaygın tutum inanç veya inançsızlık değil, buna karşı kayıtsızlıktır.[11] Benzer şekilde, Beshears özellikle 18 ile 33 yaş aralığındaki insanlar arasında manevi konulara ilgisizliğin arttığını ve son dönemde teizmden vazgeçenlerin ateizmi değil, apateist düşünceyi tercih ettiklerini belirtir.[7] Zira günümüzde, dinlerin ibadethanelerine gitmeyen birçok insan, kendilerini Tanrı'nın varlığına inanmayan bir ateist olarak adlandırmak yerine, bu tür konuların kendilerini fazla ilgilendirmediğini ve Tanrı'nın var olup olmamasının çok önemli olmadığını ifade etmektedir.[11][22] Yaygın argümanlarBir apateist bu yöndeki kararını bu perspektiflerden birine dayanarak doğrulayabilir veya birden fazlasının kombinasyonuyla inanca olan bakış açısını yaratabilir. Dinî motivasyonun olmamasıBu apateistik argüman, ahlakın toplum içinde var olduğunu ve insan yaşamının bir parçası olmak için din ile bağlantısının olması gerekmediğini savunur. Apateistler dinin dünyadaki çoğu insan için "konfor" sağladığının farkındadırlar; ancak ahlak değerlerinin yeterliliği için dine ihtiyaç duymaz, ancak onsuz yaşayabilirler. Bu durum "ahlaki apateizm" olarak da bilinir. Bu görüş The Atheist Experience'ın yardımcı sunucusu Jeff Dee tarafından sıklıkla dile getirilir. KayıtsızlıkKayıtsızlık (İngilizce: Indifferentism), bütün dinlerin aynı değerde olduğu görüşüdür. Bu sözcüğün bu bağlamdaki kullanımı Immanuel Kant'ın Saf Aklın Eleştirisi adlı eserinde popülerleştirilmiştir.[32] Kant'a göre bu görüş, herhangi bir felsefi pozisyonu kabul etmenin mantıksızlığını savunan kuşkuculuğun uç bir noktasıdır. Katolik Kilisesi'ne göre ise bu gibi bir mutlak kayıtsızlık, herhangi bir görüşü kabullenme isteği ile sonuçlanır.[kaynak belirtilmeli] Bu genelde ahlak göreliliği ile ilişkilendirilir. Catholic Encyclopedia kayıtsızlığı, tıpkı Rousseau'nun benimsediği gibi, bütün ateistik, materyalistik, panteistik ve agnostik felsefelerle ve dinî çoğulculuk felsefesine atfetmiştir. Filozof Daniel Dennett, yaygın inançlara mensup insanların çoğunun sadece sosyal katılım gösterdiği ve felsefi açıdan apateistik olduklarını varsaymaktadır.[33] Kanıt yokluğuDaha bilimsel bir açıdan bakan ve koşulsuz inançlılığı eleştiren bu argüman, her şeye gücü yeten tanrı(lar)ın, gerçekten insanların kendisine inanmasını istiyor olsalardı, insanların yorumlamasına bırakmayacağı işaretler göndererek insanlık hakkındaki planlarını (veya planlarının olmadığını) açıklayabileceklerini öne sürer. Onlar insanların kendilerine inanıp inanmamaları umurunda değil gibi göründükleri için, apateistler de iyi bir sebep bulmadıkları -ve muhtemelen öyle bir olay gerçekleşmediği sürece- onlara inanıp inanmamayı umursamayacaklarını söylemektedirler. Ayrıca bakınızKaynakça
Dış bağlantılar
|