Akçaabat
Akçaabat, eski ismiyle Polathane, Trabzon ilinin bir ilçesi olup batısında Çarşıbaşı ve Vakfıkebir, güneyinde Düzköy ve Maçka, doğusunda ise merkez ilçe olan Ortahisar ilçeleri ile çevrilidir. Trabzon'un nüfus bakımından en büyük 2. ilçesi olan Akçaabat, köftesiyle ve horonuyla meşhurdur.[3] İlçede 90'lı yılların sonuna kadar tütün oldukça önemli bir yere sahipti.[4] Etimoloji[5] Kentin bilinen en eski adı "Platana" olup Yunanca "çınar ağacı"[6] anlamına gelmektedir. 19. yüzyılda bu adın deforme edilmesiyle Pulatane, Pulathane adları oluşturulmuştur. Bıjışkyan (1817) seyahatnamesinde kentin adı hakkında şu açıklamayı yapmıştır: "Platana, altı mil uzakta Yoros koyunun içinde bir kasabadır. Platana çınar ağacı demektir, çünkü eskiden bura halkı aynı ağaca tapardı. Bununla beraber, bazıları Polathane yani "demir fabrikası" olarak zikrederler”.[7] Kentin adının ticaretin gelişmesi ve paranın bolluğundan dolayı, beyaz evlerinden dolayı veya eski Türkçede "batıdaki şehir" anlamına geldiği de iddia edilmiştir. Herhangi bir kaynağa dayanmayan bu varsayımın, Platana adı için değil Akçaabat için ileri sürülmüş olduğu anlaşılmaktadır. Oysa Akçaabat eskiden ilçe merkezinin adı değildi. 1904 tarihli Trabzon Vilayeti Salnamesi'nde de ilçe merkezinin "Platana" olduğu ve Yunanca "çınar" anlamına geldiği belirtilmiştir.[8] TarihçeTürkler ilçeye 12. yüzyıldan itibaren Selçuklu döneminde Türkmen beylerinin bölgeyi fethetmesiyle yerleşmeye başlamışlardır. Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında fethedilen Akçaabat'ta Roma, Bizans, Trabzon İmparatorluğu ve Osmanlı dönemine ait tarihi yapıt ve izlere rastlamak mümkündür. Osmanlı yönetimiyle birlikte Akçaabat uzun yıllar nahiye olarak teşkilatlandırılmıştır. Akçaabat nahiye nüfusunun; 1486 yılında 19.433, 1520 yılında 26.795, 1554 yılında 27.460 kişiden oluştuğu görülmektedir. 1583 yılına gelindiğinde Akçaabat nahiyesinde, 28.285'i Hristiyan ve 5.748'i Müslüman olmak üzere toplam 33.933 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir.[9] 1640 yılında Akçaabat'ta bulunan Evliye Çelebi, haftada bir kurulan Platana Pazarında 10.000 kişinin toplandığını ve pazarın çevresinde gelişmiş ve refah içinde olan zengin köylerin olduğunu belirtmiştir.[10] 1796'da yaşanan veba salgını Akçaabat'ı büyük oranda etkilemiştir.[11] 1835 tarihli nüfus sayımına göre Akçaabat nahiyesinde; 8.645 erkek Müslüman ve 2.603 erkek Gayrimüslim olmak üzere toplam 11.248 erkek nüfus kaydedilmiştir. 1835 yılında yapılan nüfus sayımına göre Akçaabat nahiyesi, 5 mahalle ve 86 köy olmak üzere toplam 91 yerleşim biriminden oluşmaktadır. Bu yerleşimlerden 57'sinde sadece Müslümanlar, 2 mahalle ve 4 köy olmak üzere 6'sında da sadece Gayrimüslimler yaşamaktadır.[12] 19. yüzyıl ilk yarısından itibaren Gayrimüslim nüfus İstanbul, Sinop gibi yurt içinde ya da Kırım ve Kafkasya'nın ele geçirilip Müslümanların göç ettirilmesiyle yeni iş gücü sağlamak amacıyla Rus topraklarına çalışmaya gitmeye başlamıştır.[11] 1847 yılında kaza statüsü alan Akçaabat'ta,[10] kaza dahilinde aynı yıl yapılan nüfus sayımına göre Rum ve Ermeni erkek nüfusu toplam 2.638 kişidir. Bu tarihlerde Ermeni nüfus; Akçaabat merkez ve köylerindeki 11 mahallede yaşamakta olup 223 hanede 882 Ermeni erkek nüfus görülmektedir.[13] 1850 tarihli öşür defterine göre kaza statüsünde görülen Akçaabat kazası; kuzeyden Karadeniz ile sınırlıyken batıda Yobol (Çeşmeönü) köyünden güneye doğru Oğuz (Oğuz) köyüne inmekte, güneyde Simenli (Simenli), Sidiksa (Çayırbağı) ve Haçka (Düzköy) köyünden devam etmekte, güney doğuda ise Maçka’nın köyleri ile sınır oluşturarak doğu tarafında, sahile ve Değirmenderesine bakan Divranos (Gölçayır) ve Çukurçayır köylerini içine alarak Trabzon şehrinin Boztepe mahallesi ile komşu olacak biçimde Kavak Meydanı mahallesi ile Ayasofya mahallesine komşu olan Holomana (Beşirli) karyesini de içine alarak Karadeniz’e inmektedir. şeklinde tarih edilmiştir. Buna göre Akçaabat kazasının günümüzdeki; Akçaabat, Vakfıkebir, Beşikdüzü, Şalpazarı ve Düzköy ilçeleriyle birlikte Trabzon merkezden birçok yerleşimi içine aldığı görülmektedir. Bu tarihlerde Akçaabat kazasının; Nefs-i Pulathane, Galinos (Orta), Dürbinar ve Salari olmak üzere 4 mahalleden oluştuğu belirtilmekte birlikte Salari yerleşimi o tarihlerde köy olarak da kayıtlarda yer almıştır. Akçaabat kazasının Vakfıkebir arazileri hariç olmak üzere; Nefs-i Akçaabat'a bağlı mahalleler ile 24 köyde 1.646 hane (243'ü Gayrimüslim), Kalanima Deresi Nahiyesi'nde vadi boyunca 35 köy ve 1737 hane (121'i Gayrimüslim), Sera Deresi Nahiyesi'nde 12 köy ve 439 hane (120'si Gayrimüslim), Ayağorğor Nahiyesi'nde 15 köy ve 1036 hane (366'sı Gayrimüslim) olmak üzere toplam 4.858 öşür vergisi alınan hane olduğu ve bunun da 4008'inin Müslüman geri kalan 850'sinin Gayrimüslimler olduğu görülmektedir. Buna %10'luk vergiden muaf nüfus öngörüsü eklendiğinde Vakfıkebir arazisi hariç Akçaabat kazasında 5.343 hanede 22.039'u Müslüman ve 4.675'i Gayrimüslim olmak üzere toplam 26.714 kişinin yaşadığı tahmin edilmektedir. Vakfıkebir arazisinde ise 4.376 hane bulunmakta olup tamamı Müslümanlardan oluşmaktadır. Pulathane mahallesinde vergi alınan 128 hane bulunmaktadır. 1864 yılında yeniden nahiye haline getirilmiştir.[10] Akçaabat, 1867'de Trabzon vilayeti kulunca, bu vilayetin merkez sancağına bağlandı. 1896 tarihli vilayet salnamesine göre Akçaabat arazisinin nüfusu 46.073 kişiden oluşuyordu. Bu nüfusun yüzde 9'u (4.161 kişi) Rum, yüzde 6,9'u (3.175 kişi) Ermenilerden oluşuyordu. Bu tarihte ilçe merkezine Polathane deniyordu ve bu ad Yunanca Platana'dan değişime uğramıştı.[14] 1869-1870 tarihli Trabzon Vilayeti Salnamesine göre Akçaabat nahiyesinin 32 yerleşiminde Rumlar yaşamakta olup Rum erkek nüfusu 2.433 kişiden oluşmaktadır. Bu 32 yerleşimin 8'inde Rum, Ermeni ve Müslümanlar bir arada yaşamaktadır. Kalanında ise Rumlar ile Müslümanlar bir arada yaşamaktadır. 1880'de kaza dâhilinde 1.362'i Ermeni ve 2.536'sı Rum olmak üzere toplam 3.898 gayrimüslim nüfus mevcuttur.[11] 22 Ocak 1871 yılında yayınlanan İdâre-i Umûmiye-i Vilâyet Nizâmnâmesi'ne göre Trabzon Vilayeti'nin merkez sancağına bağlı nahiyedir.[15] 1881-1893 nüfus sayımlarına göre kaza dahilindeki Rum nüfusu 1.838'i kadın ve 1.997'si erkek olmak üzere toplam 3.835 kişidir. 1886 yılına ait kayıtta, Akçaabat sahillerinde 120 bin zeytin ağacının olduğu belirtilmekle birlikte, bu ağaçların büyük bölümü Rus işgali döneminde tahrip olmuş, kalanların da bakımsızlıktan kurumasıyla günümüze zeytin ağaçları ulaşmamıştır.[11] Soteriades'in Osmanlı kaynaklarıyla uyuşmayan verilerine göre 1912 yılında Akçaabat nahiyesinde 40.265 Türk, 11.081 Rum ve 4.204 Ermeni yaşamaktadır.[15] 1914 yılı Osmanlı kayıtlarında Akçaabat'taki Ermeni nüfusu, kadın ve erkek olmak üzere toplam 3.517 kişi,[15] Rum nüfus ise 6.561 kişi[11] olarak görülmektedir. Ruslar 20 Nisanı 1916 yılının Akçaabat'ı işgal etmiştir.[15] Rus işgali altındaki dönemde Akçaabat; Nefs-i Pulathane, Orta ve Dürbinar mahallelerinden oluşmaktadır. Nefs-i Pulathane; Kıranba, Çolaklı, Bodamiya ve Lazlar isimli semt veya mevkilerden, Dürbinar mahallesi; Kozakiya, Ispanabol, Zorasa, Yaylacık, Kireçhane, Harmancık, Dere (Yemen), Ayliya ve Abeda isimli semt veya mevkilerden oluşmaktadır.[11] 7 Kasım 1917 yılında yaşanan Bolşevik Devrimi nedeniyle Ruslar tedricen çekilirken meydana gelen ortorite boşluğundan istifade eden Gürcü, Ermeni ve Rumlardan oluşan iki bin kişilik çete 28 Ocak 1918'de Akçaabat'ı ele geçirdi. Ancak kısa süre sonra 24 Şubat 1918'de Türk askerî birlikleri Akçaabat ve Trabzon'a girdi.[15] Akçaabat'taki Rumların tamamına yakını, Rus ordusu şehirden çekilirken onlarla birlikte yerleşimi terk etmiştir. Kalan birkaç yüz Rum nüfusta 1923 yılında Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi uyarınca Yunanistan'a göç ettirilmiştir. Mübadele uyarınca 1924 yılı başlarında çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 1500 kişilik Türk göçmen de Drama'nın Çalıyatı ve Duspat köylerinden Akçaabat'a yerleştirilmiştir. Ancak bu göçmenler sürü hayvanlarıyla yaylacılık yapmaları ve büyük arazilerde tarım yapmayı bildiklerinden geçim sıkıntısına düşmüşler, bazıları Balıkesir'e giderken bir bölümü Safranbolu'ya yerleştirilmişler kalanlarda Anadolu'nun çeşitli yerlerine gitmiştir. Bununla birlikte tütüncülükten anlayan az sayıda göçmen Akçaabat'ta kalmıştır.[16] KültürTrabzon yöresine özgü tüm ögeleri bünyesinde barındıran Akçaabat kendine has gelenekleri şunlardır: Ayrıca kemençe, davul-zurna ve bağlama geleneksel çalgılardandır. Sera Gölü, Hıdırnebi Yaylası ve Kayabaşı Yaylası; ilçenin önemli turistik destinasyonlarıdır. Osmanlı ülkesine sığınan Gürcü prensesi Sopio Gurieli'nin mezarı burada bulunmaktadır. Akçaabat, spor açısından da önemli bir kenttir. Kentin futbol kulübü Akçaabat Sebatspor, bir dönem Süper Lig'de mücadele etmiştir ve Süper Lig'e yükselmeyi başaran ilk ilçe takımı olmuştur.[17][18][19] Ayrıca Söğütlü Atletizm Stadı da burada bulunmaktadır. EkonomiBalıkçılık, fındık, zeytincilik, tütüncülük, turizm ve hayvancılık ilçenin başlıca gelir kaynağıdır. Nüfus
Not: Büyükşehir yasası nedeniyle köyler mahalle statüsüne geçtiğinden 2013'ten itibaren kır nüfusu tabloda yer almamıştır. Ayrıca bakınızNotlarKaynakça
Dış bağlantılarWikimedia Commons'ta Akçaabat ile ilgili ortam dosyaları bulunmaktadır.
|