Eski Türkçe, Türk yazı dilinin ilk dönemidir. Dönem Orhun Türkçesi ve Eski Uygur Türkçesi olmak üzere iki altdönemde incelenir.[1][2] Orhun Türkçesinin kesin tarihlere dayandırılabilir ilk belgesi olan ve VIII. yüzyılın ortalarına tarihlenen Orhun Yazıtlarından[3][4] Uygur Türkçesinin tarihe karıştığı XIII. yüzyıla değin sürer.[2][5]Doğu Asya'danDoğu Avrupa'ya dek önemli bir coğrafyada konuşulduğu anlaşılmaktadır. İlk dönemlerinde yabancı etkilerden epey uzak ve dönemin diğer dillerine göre oldukça yalın olduğu, Uygur çağında git gide zenginleştiği ve yabancı dillerden etkilendiği anlaşılmaktadır. Dil XIII. yüzyılda ölse de türlü Türk toplulukları tarafından yazı dili olarak kullanıldığı XVII. yüzyıla tarihlenen Altun Yaruk nüshasından anlaşılmaktadır.[6]
Günümüze ulaşmış veri
Eski Türkçe ile yazıldığı anlaşılan en eski metin Çoyr Yazıtıdır.[7][8] Çoyr yazıtını takip eden pek çok yazıtın ardından ebedi dille yazılmış ve kesin tarihlendirilebilen ilk yazıt olan Orhun Yazıtları gelir. İkinci Göktürk Kağanlığının yıkılışının ardından bölgeyi dolduran Uygur Kağanlığı zamanında türlü yazı sistemleriyle yazılmış pek çok yazıt ve metin elimize ulaşmıştır.[9] Eski Türkçeyle ilgili ilk akademik çalışma Kâşgarlı Mahmud'unKitâbü Cevâhiri'n-Nahv fî Lugâti't-Türk adlı ve günümüzde kayıp olan eseridir. Bunun yanında bir Kaşgarlı, Eski Türkçe için Dîvânu Lugâti't-Türk adlı bir sözlük de yazmıştır.[10]
Orhun Yazıtları Türk tarihinin bilinen ilk edebi metinleridir. Yazıtlara "ebedi taş" anlamına gelen beŋgü taş denmiştir. İkinci Göktürk Kağanlığı döneminde dikilip toplamda 3 taştan ibaret olan yazıtlar tarihlerine göre sırasıyla Kül Tigin, Tonyukuk ve Bilge Kağan'a aittir. Yazıtların her biri dikildiği kişinin yaşam öyküsünü, alpliklerini anlatır. Tonyukuk dışındaki yazıtlar sahiplerinin ölümü üzerine dikilmişken Tonyukuk yazıtı daha Tonyukuk'un sağlığında dikilmiştir. Orhun Yazıtları, edebi niteliği ve değeri sayesinde Eski Türkçenin çözülmesinde kilit taşı olmuştur.[11]
Uygurca Yazmalarburkancı, maniheist ve nesturi Uygurlardan kalan metinlerdir. Metinlerin pek çoğu Yenisey Kırgızlarının Uygur Kağanlığını çökertmesi sonucu Turfan, Koço ve Kansu'ya göçen Uygurlar tarafından yazılmıştır.[1] Metinler arasında günlük yaşam belgelerinin yanı sıra pek çok da dini konulu olanlar vardır. Bu dini metinler yukarıda da değinildiği üzere budizm, maniheizm ve az da olsa nesturilikle ilgilidir. Dini metinlerin çoğu Sanskritçe, Soğdca, Toharca, Çince ve Süryanice'den çeviridir ve çevrilen yapıtlara Uygur din adamları tarafından pek çok ekleme yapmıştır. Bu metinler nedeniyle Uygurca'ya metinlerin çevrildikleri dillerden pek çok sözcük girmiş ve Eski Türkçe var olan köklerden yeni sözcükler türetilmiştir. Bugün elimizde bulunan metinler bir dizi seri halinde yayımlanmıştır. Bu seriler arasında en bilinenler Albert von Le Coq tarafından hazırlanan ve mani metinlerini içeren Manichaica;Annemarie von Gabain, Willi Bang-Kaup ve Reşit Rahmeti Arat tarafından hazırlanan Türkische Turfantexte ve Berliner Türkische Turfantexte idir.[12]
1709'da Strahlenberg adlı İsveçli bir Subay Sibirya'da Uybat III adı verilecek bir yazıt keşfeder. Bu yazıt, Türkçe tarihinin keşfedilen ilk yazılı belgesidir. Strahlenberg'in keşiflerini Stockholm'de yayımlamasının ardından batı dünyası bölgeyi araştırmaya başlar. İlk kez bir Fin kurulu, ardından da Rus kurulu bölgeyi araştırmaya gönderilir. Rus kurulundan Nikolay Yadrintsev Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarını gün yüzüne çıkarır. Yine Rus kurulundan olan Y. N. Klements de Tonyukuk yazıtını keşfeder. Bu keşiflerin ardından irili ufaklı yüzlerce taş da gün yüzüne çıkarılmıştır.
Fin kurulu dönüşlerinde Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarının kopyalarını yayımladı. Bu yayımlarda Kül Tigin yazıtının Çince yüzünün çevirisi de verildi. Çeviriden yazıtın bir Türk tigininin anısına dikildiği anlaşılınca Ünlü türkologlar Vasili Radloff ve Vilhelm Thomsen eşzamanlı olarak yazıtları deşifre etme çalışmalarına başladı. Thomsen, 15 mart 1893 yılında Orhun Yazıtlarının çözümlemisini resmen açıkladı. Thomsen'in bu adımının ardından Radloff Erste Lieferung adlı yapıtının birinci bölümünü yayımladı. Radloff, eserinde aceleci davrandığı için pek çok hata yaptı. Thomsen ise Inscriptions de l'Orkhon et de déchiffrées adıyla yayımladığı eserinde hataya yer vermeksizin yazıtları başarıyla tahlil etti.
Radloff, Çalışmasının devamını 1899'da paylaştı. Bu yazısında Bain-Tsokto mevkisinde bulunan Tonyukuk yazıtının kopyasını ve çevirisini de verdi. Böylece üç büyük bengü taşın da, Eski Türk yazısının da çözümlemesi tamamlanmış oldu.[11]
Uygur Yazmalarının bulunuşu
1890 yılında Doğu Türkistan'da bulunan bir İngiliz subay, köylülerden üzerinde Sanskritçe yazılar bulunan bir ağaç kabuğu satın alır ve bunu ülkesindeki şarkiyat enstitüsüne götürür. Bu keşfin Sanskritçenin tarihini 600 yıl geriye götürdüğü anlaşılınca bölgeye muazzam bir ilgi toplanır. Bölgeye akın akın gelen Avrupalı ve japon araştırmacılar (Albert Grünwedel başkanlığında ve A.A von le Coq başkanlığında ayrışar iki Alman kurulu, Paul Pelliot başkanlığındaki Fransız kurulu, Rus araştırmacı Sergey Malov ve Kont Otani başkanlığındaki Japon kurulu) ülkelerine sandık dolusu yazmalarla dönerler. Bu sandıkların içinde hayli Uygur yazmaları da vardır. Daha önce de yöreye gelmiş ve sandıklar dolusu yazmayı İngiltere'ye götürmüş olan Macar asıllı araştırmacı Aurel Stein yeniden bölgeye gelir ve Bezeklik Mağaraları'na gider.[13] Manastırların koruyucusu rahip Stein'e önce bir yazma vermiş, ancak ardından pişman olarak mağaraya gömülü kütüphaneyi iyice gizlemiştir. Stein uzun uğraş sonunda rahibi ikna edip kütüphaneye girince karşısında neredeyse her dilden binlerce yaprak yazmayla karşılaşır. Stein aralarında Irk Bitig ve Sekiz Yükmek'in de bulunduğu tonla yazmayı ülkesine götürür.[12] Böylece Eski Uygurca da gün yüzüne çıkarılmış olur.
Eski Türkçenin ilk devresi olan GökTürkçe Eski Türk Yazısı dışında başka bir sistemle yazılmadı. Göktürklerin ardından gelen Uygurlar eski yazıyı kullanmayı bıraktı ve bunun yerine bir dizi alfabeye geçtiler. Uygurlar dillerini yazabilmek için Soğd, Mani, Brahmi, Estrangelo ve Tibet gibi pek çok ebcedi ve hece yazısını denedi. Bu yazıları kısa bir dönem kullandıktan sonra Soğd yazısından geliştirdikleri Uygur yazısını kullanmaya başladılar.[14]
Eski Türk Yazısı pek çok yazıtta görülen hece yazısı ve alfabe karışımı bir sistemdir. Kökeni hakkında çeşitli düşünceler mevcuttur. Sistem Orhun Yazıtlarını çözen türkolog Vilhelm Thomsen’e göre Arami yazısından türetilmiştir.[15] Bir diğer yandan bir dizi damganın (/ok/ ve /uk/, /äl/, /ot/) piktogramlardan geldiği de kesindir.[16]
Orhun alfabesinin Bilge ve Kültigin yazıtlarında kullanılmış düzenli halinde 38 damga bulunmaktadır. Bunların dördü ünlü, 26'sı ünsüz ve kalanı birleşik sesleri yazmakta kullanılmıştır. Ünlü harflerin nasıl okunması gerektiği kimi harflerin ince ve kalın ünlülere göre farklı yazılmasıyla belirginleştirilmiştir. Ancak bazı ünsüzler bu durumdan dışlanmıştır.[17]
Orhun yazısının ilk kez ne zaman kullanıldığı bilinmese de yazı M.S VIII. yüzyılın yarısına değin kullanılmıştır. Alfabenin kullanıldığı en bilindik yerler Orhun yazıtları, Yenisey Yazıtları ve Irk Bitig'dir.[18]
Uygur Alfabesi ilk kez M.S IX. yüzyılda görünmüş ve Soğd alfabesinden türetilmiş bir alfabedir. Toplamda 18 ayrı harften oluşur. Orhun alfabesinde olduğu gibi 18 harfin dördü ünlüdür ancak ünlülerin kalın mı ince mi okunacağını belirginleştiren imler içermez.
Türkler Uygur Alfabesine geçmeden önce Soğdya'dan gelen Soğd ve Mani, Hindistandan gelen Brahmi ve Tibet’ten gelen Tibet yazılarıyla pek çok belge bırakmış ve ardından kendi yazılarını geliştirmişlerdir. Geliştirdikleri yazı Orhun yazısının tersine Türklerin çoğunluğunun İslamiyete geçişinin ardından kullanılmaya devam edilmiştir. Uygurların ardından Karahanlılar, Moğol İmparatorluğu, Timur İmparatorluğu ve diğer türlü devletlerce kullanılmıştır.[19]
Alfabe yukarıda da belirtildiği üzere 18 harflidir. Bu 18 harften dördü ünlülerin yazımında kullanılmıştır. Ancak Orhun yazısının aksine ünlülerin nasıl okunacağını belirten ince ve kalın ünsüz ayrımları yapılmamıştır. Harflerin birbirine oldukça benzemesi ve kimi ayrık ünsüzlerin aynı harfle gösterilmesi de okunmasını çetrefilleştirmektedir.
Uygur yazısıyla yazılmış en bilindik eserler budist sutra ve öykü çevirileri ve bu çevirilere yapılan ekler, maniheist metinler, tapu senetleri, alındılar, fermanlar[20] ve Kutadġu Bilig'in Uygur harfli Herat yazmasıdır.
Üze kök teŋri asra yaġız yér kılındukda ékin ara kişi oġlı kılınmış. Kişi oġlınta üze eçim, apam Bumın Kaġan, İstemi Kaġan olurmış. Olurıpan Türük bodunıŋ élin törüsin tuta bérmiş, éti bérmiş.
Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında ikisi arasına (da) insan soyu yerleştirilmiş. İnsan soyuna da (yönetmek için) atam, babam Bumın Kağan ve İstemi Kağan oturmuş. Oturup da Türk ulusunun elini, töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş.
Tört bulıŋ kop yaġı ermiş. Sü sülipen tört bulıŋdakı bodunıġ kop almış, kop baz kılmış. Başlıġıġ yükündürmiş, tizligig sükürmiş. Élgerü Kadırkan yışka tegi, kérü Temirkapıġka tegi konturmış. ékin ara
Dört yan(daki tüm uluslar) hep düşmanmış. Ordu yürüterek dört yandaki ulusları hep fethetmiş, kendine bağlı kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına dek, Batıda Demirkapı'ya dek hep düzen sağlamış. (İkisi?) arasında
idi oksuz Kök Türük ança olurur ermiş. Bilge kaġan ermiş, Alp kaġan ermiş. Buyrukı yime bilge ermiş erinç. Alp ermiş erinç. Bégleri yime bodunı yime tüz ermiş, anı üçün élig ança tutmış erinç, élig tutıp törüg étmiş. Özi ança
düzensiz Göktürk öylece oturur imiş. Bilge kağanmış, alp kağanmış. Buyruğu da yine bilgeymiş. Alpmiş işte. Beyleri de ulusu da yine dosdoğru imiş, bu yüzden eli öylece tutmuş. Eli tutup töreyi düzenlemiş. Kendi de işte öyle
ölüp gitmiş. Yasçısı ve ağlayıcısı doğuda, gün doğusunda Bökli Çölli El; Çin, Tibet, Avar, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Hıtay, Tatabı (imiş). Bunca halk gelip ağlamış, yas tutmuş. Öyle ünlü kağan imiş. Ondan sonra küçük kardeşi kağan
olmuş. Çocukları kağan olmuş. Ondan sonra küçük kardeşi ağabeyi gibi kılınmadığından bilgisiz kağan tahta çıkmış, kötü kağan tahta çıkmış. Buyrukları da yine bilgisizmiş, kötüymüş.
Türk bodun kanın bulmayın Tabġaçda adrıldı. Kanlaŋdı, kanın kodup Tabġaçka yana içikdi. Teŋri ança témiş erinç: "Kan bértim,
Türk ulusu hanını bulamayıp Çin'den ayrıldı. Hanlandı, (ama) hanını bırakıp (yeniden) Çin'e bağlandı. Tanrı (da bunun üzerine) şöyle demiş: "Han verdim,
yöneten ulu şad idi. Düşman dedi, arkacısı ben Bilge Tonyukuk'tum. (bu şadı) kağan mı kılsam dedim. Düşündüm, doruk boğa semiz boğayı arkaya
Yarp Yanga ve Edgü'ye Ait Olan Tarlanın Kutadmış'a Satışının Eski Uygurca Belgesi[23]
Metin
Çeviri
1-6. satırlar
ḳoyn yıl ç(a)ḳşap(u)t ay üç otuzḳa biziŋe yarp yaŋaḳa edgüke ikigüke yuŋlaḳlıḳ ḳunpu kergek bolup üstün ögen üze suvaḳlıg yiti sıg atl(ı)g yimgiçi yir imizni ḳutadmışḳa toguru tomlıtu satdım(ı)z satıg ḳunpusın inçe sözleştim(i)z bukün . . . . kidini yorır iki uçı kinlig otra tamgalıg üç miŋ iki yüz elig ḳunpu
Koyun yıl(ının) on ikinci ay(ının) yirmi üç(ün)de bize, Yarp Yanga'ya ve Edgü'ye, ikimize kullanmak için kuanpu gerek olup yukarı su kanalı üzerinde sulu (sulanabilen) yedi şıg Yimgiçi adlı yerimizi Kutadmış'a doğrudan sattık. Satış kuanpusu için şöyle konuştuk: Bugün . . . . pazarında geçerli iki ucu bağlı, ortası damgalı 3250 kuanpuya
7-12. satırlar
ḳa üzüştümüz bu ḳunpunı men ḳutadmış bitig ḳılmış kün üze tükel birtim men yrp yanga edgü birle tükel altım(ı)z bukünte minçe bu yir üze ming yıl tümen künke tegi ḳutadmış erklig bolzun taplasar özi tutzun taplamasar adın kişike ötkürü satzun men yrp yanganıŋ edgünüŋ içimiz inimiz ḳamız ḳadaşımız ogulumız ḳızımız ayıtmaz-
anlaştık. Bu kuanpuyu ben Kutadmış senet yapılan günde tamamen verdim. Ben Yarp Yanga, Edgü ile tamamen aldık. Bugünden sonra bu yere bin yıl on bin güne kadar Kutadmış sahip olsun. İsterse kendisi kullansın. İstemezse başka kişiye devretsin. Ben Yarp Yanga'nın, Edgü'nün ağabeyimiz, küçük erkek kardeşimiz, akrabamız, oğlumuz, kızımız bir şey söyleme-
13-18. satırlar
un istemezün ayıtglı istegli saḳınsarlar savları yorımazunlar birök erklig beg işi küçin tutup alayın yulayın tiserler bu oḳ ögente bu yir t(e)ngin çe iki yir birip alzunlar bu yirniŋ sıçısı öŋtün yıŋaḳ agılıḳ sanlıg yir küntün yıŋaḳ y(i)me agılıḳ sanlıḳ yir kidin yıŋaḳ y(i)me agılıḳ sanlıḳ yir tagtın
sinler (istemesinler). Söylemeyi ve istemeyi düşünürlerse sözleri geçerli olmasın. Ve eğer güçlü bey (ve) nüfuzunu kullanıp geri alayım derlerse, bu su kanalında bu yer dengince iki yer verip alsınlar. Bu yerin sınırını doğu tarafından hazineye ait yer, güney tarafından da hazineye ait yer, batı tarafından yine hazineye ait yer, kuzey tarafından
19-26. satırlar
yıŋaḳ kiçikye yiri adırar bu oḳ yirniŋ tipmsay tay puku ögen ḳıtıgınta yazı kiçigte bir ulug atız bir ḳansan birle tanuḳ ḳulunçuŋ tutuŋ tanuḳ taz tanuḳ ḳanturmış tanuḳ abiçuḳ men sutagi biz bularḳa ayıtıp bitidim bu tamga men yrp yanganıŋ edgünüŋ ol bu savta ḳayusı agısarbiz üçer yüz bişer otuz ḳunpu içre ḳuvpar birüşürbiz yrp yangatın almış yirniŋ bitigi
Kiçikye'nin yeri ayırır. Bu yerin de Timpsay Taypukü nehri kıyısında, Yazı Kiçig'te Kansan ile ortak bir büyük tarla (var). Kansan ile tanık Kulunçung Tutung. Tanık Taz. Tanık Kanturmış. Tanık Abıçuk. Ben Sutagı bunlara sorup yazdım. Bu damga ben Yarp Yanga'nın ve Edgü'nündür. Bu sözden hangimiz dönersek (cayarsak) biz 325'er kuanpu içeriye (hazineye) para cezası veririz. Yarp Yanga'dan alınmış yerin senedi.
Orta Türkçeye dönüşüm
Eski Türkçe, Son Uygur kentlerinin de çökmesiyle XIII. yüzyılda bütünüyle öldü ve yerini Batı Türkistan'da Oğuzcanın, Çağataycanın ve Eski Kıpçakçanın da atası olacak Orta Türkçeye bıraktı. Dil, Eski Türkçeden Orta Türkçeye dönüşürken bir dizi genel değişim geçirdi. Bu değişimler her Türk dili için olmasa da çoğunda gerçekleşti.[24]
Sözbaşı olmayan /d/ sesleri önce /ḏ/ sesine, ardından da /y/ sesine evrilir: Adak > aḏak > ayak "ayak", *sad- > *saḏ- > say- "saygı göstermek", edgü > *eḏgü > eygü "iyi"...
Sözsonu /b/ sesleri /v/ sesine dönüşür: Sub > suv "su", eb > ev "ev, karargah", ab > av "av"...
Sözbaşı /k/ sesleri kimi zaman /ḫ/ sesine dönüşür: Okşa- > oḫşa- "okşa-"...
Sözbaşı /b/ sesleri Oğuz dil grubu dışında /m/ sesine dönüşür: Ben > men "ben", buŋ > muŋ "yokluk, sıkıntı", beŋgü > meŋgü "ebedi, bengi"...
Sesbilim
Ünlüler
ince
kalın
düz
yuvarlak
düz
yuvarlak
açık
i, iː
ü, üː
ı, ıː
u, uː
kapalı
e, eː; é, éː
ö, öː
a, aː
o, oː
Eski Türkçe kimi yazıtlarda birtakım sözcüklerin uzun ünlülerle gösterilmesi (yok sözcüğünün 𐰖𐰆𐰸 /yoOK/, bar sözcüğünün 𐰉𐰺 /br/ şeklinde yazılması beklenirken 𐰉𐰀𐰺 /bar/ biçiminde yazılması gibi) dilde uzun ünlülerin yerleşik olduğunu gösterir. Ayrıca uzun ünlüler fonemiktir, yani anlam değişikliğine neden olur.[26] Sāç-saç[27], kān-kan...[28] gibi
Orhun Yazıtlarında çoğu kez /ı/ ve /i/ seslerini karşılaması için kullanılmış damganın /é/ sesini de yazmak için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu kapalı ses için Yenisey yazıtlarında müstakil bir damganın bulunması da sesin varlığına işarettir.[29]
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz.
Sözcük türetme
Eski Türkçe, bulunduğu dil grubunun tüm üyeleri gibi sondan eklemeli bir dildir.[30] Ad ya da eylem soylu bir köke getirilen türlü yapım ekleriyle yeni sözcükler türetilir. Bu şekilde sözcükler türetebilmek için Eski Türkçede 124 yapım eki kullanılmış olduğu çıkarımına ulaşılabilir.[31] Bunun yanında ad veya eylem soylu sözcüklerin birleşerek yeni sözcükler türetmesi de görülür.[32] Aşağıda bugün Türkiye Türkçesinde de yaşamayı sürdüren eklerden her yapım eki grubu için örnekler verilmiştir.[31][33]
Ek
Ekin İşlevi
Eski Türkçe Örnekler
Örneklerin Türkiye Türkçesi
Addan Ad Türeten Ekler
+°n¹
Zarflar üretir
yakın, erken, uçun
yakın, erken, için
+çA¹
Küçültme anlamı verir, sıfatlardan nesne adı üretir.
çomça, barça, karınça
kepçe, bütün/hepsi, karınca
+çI
Meslek ve alışkanlık anlamında sözcükler üretir. Eyleme de eklenir
élçi, sabçı, abçı
elçi, savcı, avcı
+l°g
Sahip olunan şey anlamında sözcükler üretir.
atlıġ, tizlig, belgülig
atlı, dizli, işaretli
+l°k
işlev belirten adlar üretir.
isiglik, terlik, özlük
isilik, terlik, kişisel
+sIz
Yokluk belirten sözcükler üretir.
aşsız, tonsız, buŋsız
aşsız, donsuz, kaygısız
Addan Eylem Türeten Ekler
+(g)A-
Addan eylem üretir.
arka-, bedze-, yaşa-
ters konuş-, beze-, yaşa-
+lA-
+(g)A- ekinin işlevsel ikizidir.
aġırla-, aŋla-, baġla-
ağırla-, anla-, bağla-
+sA-
Dileme veya yönelme anlamında eylemler üretir. Eyleme eklendiği de olur.
suvsa-, *kaksa-, aksa-
susa-, kin duy-, aksa-
+(g)Ar-
renklerden geçişsiz, diğer adlardan geçişli eylemler üretir.
başġar-, kızgar-, könger-
başar-, kızar-, gönder-
Eylemden Ad Türeten Ekler
+gA
Ad ve sıfat üretir.
bilge, yinçge, kovġa
bilge, ince, kova
+gU
Geçişli eylemlerden nesne ve alet adı, geçişszilerden özne ve eylem adı üretir.
belgü, içgü, bérgü
belge, içki, vergi
+g°n
Geçişli eylemlerden nesne adı, geçişsizlerden özne ve eylem adı üretir.
Eski Türkçede adlara eklenen 9 durum eki vardır. Bu durum ekleri her halükarda adın sonuna, birleşik adlardaysa ya sözcüğün sonuna ya da bileşenlerin her birinin sonuna getirilir. Yazmalarda hal ekleri adlardan ayrılarak yazılmıştır. Bugünkü Türk lehçelerinde bazı durum ekleri bütünüyle yok olmuştur. Aşağıdaki tabloda durum ekleri ve o ekin kullanıldığı cümleler örneklenmiştir:[34]
Ek
Örnek
Örneğin Türkiye Türkçesi
Yalın Durum
+Ø
kaġanØ
hakan
İlgi Durumu
+Iŋ
bodunıŋ
ulusun
Yönelme Durumu
+kA
taşka
taşa
Belirtme Durumu
+Ig ~ +In (iyelik eki varsa)
atıġ
atı
Bulunma Durumu
+dA
yurtda
çadırda
Çıkma Durumu (Orh.)
+dA
balıkda
kentten
Çıkma Durumu (Uyg.)
+dIn
balıkdın
Araç Durumu
+In
okın
ok ile
Eşitlik Durumu
+çA
ügüzçe
ırmağa eşdeğer
Doğrulma Durumu
+gArU
ebgerü
karargaha doğru
Orhon Türkçesinde henüz bulunma ve çıkma ekleri birbirinden ayrışmamışken Uygur Türkçesinde ayrılma eki için +dIn (n ağzında ender olarak +tAn) kullanılmıştır. Ad durumları her sözcük için standart şekilde çekimlenirken zamirlerin çekimi bu standartlara aykırıdır.[35]
Çokluk
Eski Türkçede yalın durumdaki adlar da çoğulluk ifade edebilir: Öŋreki er "Önde olan adamlar" gibi. Eğer topluluktan ziyade kişilerin ve eylemlerin çokluğundan bahsedilecekse çokluk ekleri kullanılır. Bu amaç doğrultusunda şu ekler/sözcükler şu işlevlerle kullanılır:
kün: Eski Türkçeden de alt bir katmana ait olması olasıdır. Yanına geldiği ada topluluk anlamı katar. Él kün "ülkeler, dünya" gibi.[36]
+An: Eski Türkçe yazılı dönemde işlekliğini yitirmiş bir çokluk ekidir. Eren "erler", bodun "boylar, ulus"...
+t: Soyluluk adlarına getirilen arkaik bir çokluk ekidir. Tigit "prensler", oġlıt "oğullar", kanat "kanat" < *kāna?[37]
Göktürk ve Uygur yazıtlarında tüm bu çokluk ekleri işlek olarak kullanılmışken Uygur Türkçesinde tüm bu eklerin işlevini +lAr'a devrettiği görülmektedir. Bugün Türkiye Türkçesinde de sadece +lAr eki etkindir.[38]
Sayılar
Eski Türkçe temel sayılar aşağıda verilmiştir:
OKunuş
Sıra Sayısı Olarak
Eski Türkçe Okunuş
1
Bir
Başlınkı
20
Yégirmi
2
Éki
İkinti
30
Otuz
3
Üç
Üçünç
40
Kırk
4
Tört
Törtünç
50
Ellig
5
Béş
Béşinç
60
Altmış
6
Altı
Altınç
70
Yétmiş
7
Yéti
Yétinç
80
Sekiz on
8
Sekiz
Sekizinç
90
Tokuz on
9
Tokuz
Tokuzunç
100
Yüz
10
On
Onunç
1.000
Biŋ/bıŋ
10.000
Tümen
Yüksek sayılar küçük sayıların yan yana yazılmasıyla ifade edilir: yégirmi tümen "İki yüz bin"... Üleştirme sayıları oluşturmak için kök sayıya +Ar eki getirilir: birer birer "birer birer", béşer béşer "beşer beşer" vb. Bunun yanında ortaklık anlamı vermek için kullanılan bir +AgU eki de vardır: biregü "her biri", yétegü "her yedisi" vb. ancak bu ek sayılara özel değildir (kamaġu "bütünü" vb.).[39]
Zamirler
Eski Türkçe kişi, iyelik, işaret, belirsiz ve soru zamirleri aşağıdaki tabloda işlenmiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere zamirlerin çekimi diğer sözcüklerden ayrı olduğu için tabloda çekimlere de yer verilmiştir.[35][40]
Kişi & İyelik Zamirleri
Kişi Zamiri
İyelik Zamiri
İşaret & Belirsizlik & Soru Zamirleri
İşaret Zamirleri
Belirsiz Zamirler
Soru Zamirleri
1. kişi tekil
yalın durum
ben ~ men
+°m
ilgi durumu
beniŋ ~ meniŋ
bu: bu
yönelme durumu
baŋa ~ maŋa
büntegi: böylesi
nesne durumu
bini ~ mini
kim: kim
bulunma-çıkma durumu
minte
çıkma durumu (Uyg.)
mintin, minidin
2. kişi tekil
yalın durum
sen
+°ŋ ~ +°g
ilgi durumu
seniŋ
yönelme durumu
saŋa
kamaġ: her şey
ne: ne
nesne durumu
sini
bulunma-çıkma durumu
sinte
çıkma durumu (Uyg.)
sinidin
3. kişi tekil
yalın durum
ol
+si ~ +sI
ilgi durumu
-
neke: niçin
yönelme durumu
aŋar
kamaġı: hepsi
nesne durumu
anı
bulunma-çıkma durumu
anta
ol: o
çıkma durumu (Uyg.)
andın
neteg: nasıl
1. kişi çoğul
yalın durum
biz
+°m°z
ilgi durumu
biziŋ
barı: bütünü
yönelme durumu
biziŋe, bizke
nesne durumu
bizni
neçök: nasıl
bulunma-çıkma durumu
bizinte/biznite
çıkma durumu (Uyg.)
biznidin
2. kişi çoğul
yalın durum
siz
+°ŋ°z
ilgi durumu
siziŋ
neŋ: hiçbiri
yönelme durumu
sizine/sizlerke
nelök: niçin
nesne durumu
sizni/sizlerni
bulunma-çıkma durumu
sizinte/siznite, sizlerde
çıkma durumu (Uyg.)
siznidin
3. kişi çoğul
-
+si ~ +sI
Eylem çekimi
Basit zamanlar
Eski Türkçede geniş, öğrenilen ve duyulan olmak üzere iki geçmiş ve gelecek adı altında dört zaman bulunur.[41]Şimdiki zaman Orhun Türkçesinde de Eski Uygur Türkçesinde de geniş zaman kullanılarak bildirilmiştir. Yazıtlarda öğrenilen geçmiş zaman eki +mIş olması gereken 𐰢𐰃𐱁 /mIş/ yerine 𐰢𐰃𐰾 /mis/ şeklinde yazılır.
Geniş zaman
Bu zaman için Orhun Türkçesinde de Eski Uygurcada da eyleme genelde +Ur eki ulanır ancak bu genel bir kural değildir. Eyleme +Ar ve +Ir ekleri de gelebilir. Sözsonu ses ünlüyse ek ya +r ya da +yUr olur.[42] Eylemin kimce yapıldığını belirtmek için sona zamir konulur. Sondaki zamir sözcükten hep ayrı yazılır. Aşağıdaki tabloda geniş zamanın her ekle çekimi için ikişer örnek verilmiştir:
Sözsonu Ünsüzse
Sözsonu Ünlüyse
+Ur
+Ir
+Ar
+yUr
+r
kazġan-
er-
bar-
kel-
kon-
tez-
meŋile-
yé-
té-
başla-
1. tekil
kazġanur men
erür men
barır men
kelir men
konar men
tezer men
meŋileyür men
yéyür men
tér men
başlar men
2. tekil
kazġanur sen
erür sen
barır sen
kelir sen
konar sen
tezer sen
meŋileyür sen
yéyür sen
tér sen
başlar sen
3. tekil
kazġanur
erür
barır
kelir
konar
tezer
meŋileyür
yéyür
tér
başlar
1. çoğul
kazġanur biz
erür biz
barır biz
kelir biz
konar biz
tezer biz
meŋileyür biz
yéyür biz
tér biz
başlar biz
2. çoğul
kazġanur siz
erür siz
barır siz
kelir siz
konar siz
tezer siz
meŋileyür siz
yéyür siz
tér siz
başlar siz
3. çoğul
kazġanurlar
erürler
barırlar
kelirler
konarlar
tezerler
meŋileyürler
yéyürler
térler
başlarlar
Görüldüğü üzere ekin geniş zaman için nasıl çekimleneceği hakkında genel bir kural yoktur. Tek heceli sözcükler genelde +Ir eki alsa da +Ur ve +Ar eki de aldığı görülmekte. Sözsonu ünlü olan tek heceli sözcükler de genel olarak +r ekiyle çekimlense de yé- eylemi gibi temel bir eylem bile +yUr ekiyle çekimlenebilmektedir.[24] Olumlu çekimin tersine olumsuz çekim kurallıdır. Eylemin nasıl olduğuna bakılmaksızın +mAz ekiyle geniş zaman çekimi yapılır:[43]bir kişi yaŋılsar oġuşı bodunı bişükiŋe tegi kıdmaz ermiş "bir kişi yanılsa ailesini, ulusunu, çocuklarını bile barındırmazmış" gibi. Bazen +mAz ekinin +mAs şeklini aldığı da görülür. Geniş zaman şimdiki zaman anlamı katmak için de kullanılır: ölümte ozupan ögire sevinü yorıyur[44] "ölümden kurtulup övüne sevine yürüyor"...
Görülen Geçmiş Zaman
Eski Türkçede görülen geçmiş zaman +dI ekiyle etkin kılınır. Geniş zamanın çekiminin aksine düzenlidir ve kişi çekimi zamirlerle değil kişi ekleriyle yapılır. Aşağıdaki tabloda geçmiş zamanın nasıl çekimlendiği gösterilmektedir:
bar-
süle-
öl-
1. tekil
bardım
süledim
öltim
2. tekil
bardıġ ~ bardıŋ
süledig ~ sülediŋ
öltig ~ öltiŋ
3. tekil
bardı
süledi
ölti
1. çoğul
bardımız
süledimiz
öltimiz
2. çoğul
bardıŋız
sülediŋiz
öltiŋiz
3. çoğul
bardılar
sülediler
öltiler
Öğrenilen geçmiş zaman
Eylemin görülmediğini, başkası tarafından yapıldığını bildiren zamandır. Eski Türkçe salt 3. tekil kişiye ulanmıştır. Eski Türkçe çoğu örnek 3. tekil kişiye göre çekimlenmiştir. Bir şeye mecbur kalındığını belirtmek için eylemin yanına kergek getirilir.
üze kök teŋri asra yaġız yér kılındukda ékin ara kişi oġlı kılınmış "Üstte mavi gök, altta yağız yer yaratıldığında ikisi arasına (da) insan soyu yerleştirilmiş"
Gelecek zaman
Bu alt başlığın genişletilmesi gerekiyor. Sayfayı düzenleyerek yardımcı olabilirsiniz.
Ağızlar
Eski Türkçede Orhun Yazıtları ve öncesi metinlerdeki ağız ayrımları çok azdır. En sık izlenen ayrım 1. tekil kişi zamirinin yer yer men, yer yer de ben olarak kullanılmasıdır. Ayrımların git gide birbirinden uzaklaşmaya başladığı nokta Uygur Türkçesinde görülür. Uygurların yazdığı budist ve Maniheist metinlerde birbiri arasındaki ayrım epey kuvvetli iki ağız kullanılır. Bu ağızlar ve özellikleri şöyledir:
"y" Ağzı
Budist Uygur metinlerinde kullanılan ağızdır. Orhun Türkçesi ayrık bir ses olan /ñ/ bu ağızda /y/ veya sesine dönüşür: añıġ > ayıġ "kötü", koñ > koy "koyun"... Orhon Türkçesinin gramer özelliklerini çokça korur. Türkiye Türkçesini de kapsayan Oğuz dil grubu y ağzını korumuştur.[1]
"n" Ağzı
Maniheist Uygur metinlerde kullanılmıştır. /ñ/ sesi /y/ değil /n/ sesine dönüşür: añıġ > anıġ, koñ > kon... Önseste olmayan /ı/ ve /i/ ünlüleri sıklıkla /a/ ve /e/ sesine dönüşür: aġız > aġaz "ağız", +Ip > +Ap "ulaç eki", +(I)mIz > +(A)mAz "1. çoğul iyelik zamiri"...[1]